Translated by Umut-Sen

Birleşik Krallık’ta enflasyon son 41 yılın en yüksek seviyesine ulaşırken, sağlıktan eğitime, ulaşımdan posta hizmetlerine pek çok sektörden yüzbinlerce işçinin yarattığı grev dalgası büyüyerek sürüyor. Haziran 2022’de başlayan dalga, 1989’dan bu yana görülmedik bir seviyeye ulaştı. Öyle ki, Capital Economics, Aralık ayında grevler nedeniyle yaklaşık 1,5 milyon iş günü kaybedileceğini, bunun Temmuz 1989’dan bu yana en yüksek aylık rakam olduğunu ifade ediyor. Grevlerle geçen 1978-1979 kışına nazireyle “hoşnutsuzluk yazı” adı verilen Haziran, Temmuz, Ağustos ayları, sefalet zamlarını reddeden Amazon depo işçilerinin heyecan verici mücadelesine de sahne olmuştu. Amazon işçilerinin bütün baskılara rağmen örgütlenip şirketin Coventry deposunda ilk yasal grev kararını aldığı şu günlerde, @CallumCant1’ın bir haftada 11 depoya yayılan fiili grev ve iş yavaşlatma eylemlerini ele aldığı yazısını sizinle paylaşıyoruz.

Amazon’daki fiili grevler hakkında veriler

4 Ağustos’ta Amazon’un Tilbury deposundaki işçiler iş bıraktı. Saatlik ücretin 11,10 sterlin (250,58 lira) olduğu Londra bölgesinde, yüzde 3’lük artışla 35 peni (7,89 lira) önerildi. Öneri, bugünlerde yüzde 10,1 olan Ekim ayına kadar yüzde 13’e yükselmesi tahmin edilen yıllık tüketici enflasyonunun çok altında.

Grevden gelen ilk bilgiler, enflasyonun altındaki ücret teklifi şokunun nasıl planlı olmayan iş durdurmaya yol açtığını gösteriyor. Yönetimle sonuçsuz kalacak bir toplantı yapmak için kantinde bir araya gelmeden önce her bölümdeki işçiler iş bıraktı. Rugeley’de bir başka Amazon deposundaki çalışanlar da iş durdurdu. Çok geçmeden iki grevin video görüntüsü Tik Tok’ta yayımlandı. Video daha çok kişinin iş bırakmasına yol açtı, eylemler buradan şekillenmeye devam etti. Bir haftalık eylemden sonra Amazon işçileri ile patronlar arasındaki uzlaşmazlık sessiz bir aşamaya girmiş görünüyordu.

Bu makale, olanlar hakkında veriler, olanların anlamına ilişkin bağlamlar sunarak gelecekte ne olacağına dair tahminlerde bulunmaktadır.

Twitter ve haberleri tarayarak olanları ve zamanlarını resmeden küçük bir veri seti toplayabildik. Tilbury ve Rugeley’de başlayan gayriresmî anlaşmazlık, Amazon’a karşı dünyada şimdiye kadar görülen en geniş fiili greve nasıl evrildiğini göstermektedir. (Şimdilik)

4-11 Ağustos arasında 11 farklı işyerinde, grevden iş yavaşlatmaya ve protestolara kadar en az 22 farklı eylemin olduğunu biliyoruz. Aşağıdaki harita bu eylemleri görselleştirmektedir.

Doğu Londra çevresinde olduğu gibi birbirine yakın pek çok eylemin gerçekleştiği bölgelerdeki işyerlerinin hepsini görebilmek için yakınlaştırmanız gerekebilir.

Amazon’da egemen olan sınıfın niteliğini daha ayrıntılı araştırmak bu veri noktalarının önemini anlamak için gereklidir.1

Lojistik bölgesi

Başkentten çıkıp Thames Nehri’nden Tilbury’deki dev konteyner limanına doğru gittiğinizde yavaş yavaş her yerde Amazon’u görmeye başlarsınız. İlk olarak Doğu Londra’ya doğru A13 yolunda gittikçe artan özel van araçlar, ardından Canning Town ve West Ham’dan limanı gören döner kavşakta silüet olarak beliren dev sipariş tedarik merkezi LCY2’ye işçileri getiren kiralık araçlar dikkatinizi çeker.

Amazon’un Birleşik Krallık’ta istihdam ettiği 70 bin işçinin 1500’ü LCY2’de çalışıyor. İşçiler burada üç vardiya olarak kamyonları boşaltmak, malları depolamak, almak, dağıtım için paketlemek ve taşımaya hazır hâle getirmek amacıyla çalışıyorlar. İşgücü; alıcılar, depolayıcılar, istifleyiciler, toplayıcılar ve dağıtıcılar olarak beş izole üniteye ayrılıyor. Bunlar gezici liderler ve sorun çözücüler tarafından denetleniyorlar. Amazon depolarının teknik niteliği son birkaç yılda hızla gelişti. İşçiler bugün hareketli raf ünitelerini tesisin merkezindeki karanlık ünitede dolaştıran endüstriyel robotlar Kiva’yla yakın çalışıyorlar. Robotlar, rafları yapay zekâ sisteminin renkli ışıklar yoluyla işçilere eşyaları yüklemek ve boşaltmak için talimat verdiği istifleme ve toplama istasyonlarına götürüyor. NFB’nin yayımladığı bir dizi araştırma, bu işin aşırı gözetim ve verimlilik yönetimiyle karakterize olduğunu gösteriyor.2

Bu işleyiş Birleşik Krallık’taki diğer sipariş karşılama merkezi işleyişine çok benzer. Amazon’un lojistik sistemi uçsuz uçaksız büyük hangarlardan ibaret değil. Ayrıştırma merkezleri ve dağıtım merkezleri gibi başka işyerleri, Amazon’un son teslimat platformu için çalışan büyük bir Flex sürücü filosuna üs olarak hizmet veriyor. Amazon, aynı zamanda taze sebze meyve hizmeti ve Amazon Web Hizmetleri gibi diğer işlevleri yerine getirmek için özel altyapıya da yatırım yapıyor. Sipariş karşılama merkezleri önemli olsa da bu geniş ağın sadece bir parçası.

Emsali Görülmeyen Eylem

Amazon, daha önce böyle fiili bir grev yaşamamıştı. Bu dalgadan önce bütün dünyadaki sipariş karşılama merkezlerinde altı fiili eylem kaydedilmişti. Bunlar Poznan (Polonya, 2015), Lille (Fransa, 2018), Minnesota (ABD, 2019), New York (ABD, 2020) ve Chicago (ABD, 2020 ve 2021) idi. Sipariş karşılama merkezlerinde yayılmayan, sınırlı katılımla karakterize olduğu gibi uluslararası alana da yayılmadı. Fakat şimdi bu fiili eylemler tam da bunu yapıyormuş gibi görünüyor. 16 Ağustos’ta Inland Empire Amazon Workers United, Güney Kaliforniya’nın San Bernardino şehrindeki KSBD’de (Amazon’ın havayolu kargo merkezi) ücretler ve işyeri sıcaklıkları nedeniyle iş bırakma eylemine öncülük etti. Türkiye’de 600 kadar işçinin yüzde 79,6 enflasyon karşısında Kocaeli’ndeki bir depoda iş bıraktığı bildirildi. Sendikaların desteklediği resmi eylemler de yayılmaya devam ediyor. ABD’deki Amazon Labour Union, ALB1 sipariş karşılama merkezinde başka bir sendika tanıma seçimine katıldı. Aynı zamanda 2013’den beri aralıklarla grev eylemine devam eden Batı Hersfeld’deki Verdi işçileri diğer iş durdurmalara öncülük etti.

Bu nedenle grevlere yanıt için Amazon’un başvuracağı acil durum kitabına sahip olmaması şaşırtıcı değil. Şirket sendikal örgütlenme çabalarını durdurmada oldukça tecrübeli olmasına karşın bu son derece farklı bir durum. Bir işçi, grev hakkında genel müdür “neredeyse sessizdi” ve “bize söyleyeceklerini bilmiyordu” diyor.

Amazon işçilerinin örgütlemeye yönelik sendikal girişimi, Birleşik Krallık’ın sendika tarihinde feci bir başarısızlığın öyküsüdür. 2001’de Grafik, Kâğıt ve Medya Sendikası (Graphical, Paper and Media Union/GMP, bugün Unite [Birlik] ile birleşti), Milton Keynes çevresindeki Ridgmont’da Amazon’un üç yıl önce 1998’de açılan ilk sipariş karşılama merkezindeki işçileri örgütlemek için yola çıktı. Yeni lojistik endüstrisi için önemli bir aday olan tesis, M1 otoyoluna yakın, yüksek işsizliğin olduğu bir bölgede kuruldu. Amazon tesiste yaklaşık 500 işçiyi istihdam ediyordu ve örgütlenme süreci boyunca 100 işçi GPMU’ya katıldı.

Gözle görülür bu gelişme karşısında Amazon’un da bir oyun planı vardı, sendika taraftarlarının mağdur edilmeleri, zorunlu sendika karşıtı toplantılar ve yüzde 10’luk ücret artışı gibi bir dizi tavizler verdi. Amazon daha sonra sipariş karşılama merkezindeki sendikayı ezmek için yasal sendika tanıma seçimi başlattı. Gregor Gall, birkaç yıl sonra bir yazısında bu gelişmelerin akabinde neler olduğunu anlattı.

“Seçim döneminde GPMU, işçilerden Amazon başlıklı kâğıtlarda 23 istifa mektubu aldı ve bunlardan 10’u sendika üyesi değildi. Seçim sırasında bir GPMU görevlisi ‘önceden basılmış’ ‘hayır’ oy pusulaları gördüğünü, sendikaya tarih kitaplarına dönmesini söyleyen yazılı tişörtlerin çalışanlara dağıtıldığını söyledi. Seçim sonucu ‘açıktı’. 500 çalışanın yüzde 90’ı oylamaya katıldı. Yüzde 80’i sendikayı tanıma aleyhine oy verirken, yüzde 15’i lehte oy verdi. Oy pusulalarının yüzde 5’i geçersizdi. GPMU üye sayısından daha az oy aldı.”

Bu travmatik yenilginin ardından sendikalar on yıl faaliyet yapmaktan uzak durdu ve işçilerin ücretleri reel olarak sürekli düşmeye başladı. GMB 2013’te ekseriyetle işverenler üzerinde kamuoyu baskısı, gösteriler, davalar, dilekçeler, basının müdahaleleri ve reklamlarla tesir etmeye dayanan Amazon kampanyasını yeniden başlattı. Önemli işçi katılımına veya eylemine dair çok az kanıt vardı. Diğer iki sendika, Unite ve BFAWU da Amazon işçilerini örgütlemeye niyetlendi. Ancak benzer şekilde pek işe yaramadı. Halbuki Almanya’da Verdi, Fransa’da CGT ve ABD’de de Amazon Labour Union Amazon’un sendikal bozgunculuğunu bir ölçüde önlemelerine karşın aynı şey Britanya’daki sendikal hareket için söylenemez.

Ne olacak?

Amazon, Birleşik Krallık’taki ayak izini büyütüyor. Şirket 2021’de 25 bin çalışanı daha işe aldı ve büyüme eğilimi devam edecek görünüyor. İşgücündeki artışın yanı sıra Amazon parayı sabit sermayeye de yatırıyor. Şimdilerde Middlesbrough’nun kuzeyindeki Wynard’da 1,5 milyon metrekarelik tesis inşa ediliyor. Tesisin 30 Eylül’de tamamlanması bekleniyor. Şayet paketlenebilir eşya sipariş karşılama merkezi olarak işletilirse, LCY2’nin (Tilbury’deki Amazon sipariş karşılama merkezinin ismi) neredeyse üç katı büyüklüğünde olacak ve yaklaşık 4500 işçiyi tek çatı altında toplayacak. Devasa EDI4 (Dunfermline, 1 milyon metrekare) bile yanında küçük kalacak. Fakat bu 2021’de ortaya çıkmış tek tesis değil. Amazon, 500 bin metrekarenin üzerindeki tesisten hariç BRS2’den (Swindon) NCL1 (Gateshead); LCY3 (Dartford); BHX7 (Hinckley); ve EUK1’a kadar (Peterborough) başka tesisler de kurdu. Kim Moody’nin iddia ettiği gibi emek ve sermayenin yeniden yoğunlaşması 21. yüzyılda kapitalist üretiminin ‘yeni arazisini’ tanımlamaya başlıyor. Grevler arazide kendi kendini örgütleyen (self-organized) mücadelelerin ortaya çıkma potansiyelini gösteriyor.

Buna karşın fiili eylem ile işçi gücünün artışı arasında düz bir çizgi yok. Platform ekonomisi örneği, yeni teknik bağlamlarda kendi kendini örgütleme kavramının işçilerin patronları üzerinde baskı yapabilmesinin kanıtı, ancak yapacağının garantisi değil.

Buna karşın platform ekonomisinin tersine Amazon kazançlıdır. Birleşik Krallık’taki işletmesi 2021’deki kârının yüzde 20 artarak 204 milyon sterline çıktığını açıkladı. Bu Birleşik Krallık’taki işçilerine yalnızca kârından yıllık ek 2900 sterlin ücret ödemesi için yeterlidir. Amazon Web Service gibi Amazon’un dağıtım hizmetinin işletmenin diğer kâr getirici bölümleri tarafından çapraz sübvanse edilmesi, Amazon tedarik merkezlerinin aksamasının yol açtığı finansal baskıyı sınırladığından süre giden grevlerle bu tür destekler engellenmeye çalışılabilir.

Amazon işçilerinin önünde mühim zorluklar vardır. Bugün fiili eylemin ilk dalgası sona ermiş görünüyor ve gelecekte ne olacağına dair birçok belirsizlik var. Sendika vasıtasıyla mı örgütlenecekler? Resmi olmayan eylemde mi bulunacaklar? Yoksa Amazon mu üstünlük sağlayacak? Bir tahminde bulunmak güç. Yine de gelecekteki mücadele safhasını şu üç soruya verilecek cevapların belirleyeceği muhtemeldir.

İlk olarak Amazon işgücü üzerindeki kontrolünü yeniden sağlayabilecek mi? Bu ya işyeri yönetimindeki değişikliklerle ya da kendi kendini örgütleyen işçilere yönelik baskılarla olabilir. Her halükârda Amazon Merkezinde, yalnızca bu amacı gerçekleştirecek bir strateji üzerinde çalışan ekip olduğunu varsaymak akla yatkındır. Ayrıca Amazon’un grevciler karşısında durumu tersine çevirme girişimlerinin yanı sıra devletle nasıl ilişki kuracağını da sormalıyız muhtemelen. Lizz Truss’un baskıcı sendika mevzuatı vaadi, ülkenin ekonomik ve politik zemininin sermayenin çıkarlarına hizmet eden yönetim sisteminin kuvvetlendirilmesinin önemli bir öncelik olduğunugösteriyor. Ayrıca Polis Baskı Yasa Tasarısı ve Seçmen Kimliği ile tümleşik şirket-devlet baskısı kampanyasının ana hatları gittikçe daha açık hâle geliyor.

İkincisi, grevciler ile sendikalar arasında nasıl bir ilişki ortaya çıkacak? GMB saatte 15 pound’luk ücret talebi ile grevdeki sipariş karşılama merkezlerinden üye toplama girişimlerinde bulundu. Üye sayıları azınlık grevi yapabilmeleri için yeterince artarsa seçimle taleplerinin peşini bırakmayacaklar gibi. Birlik [Unite] ile GMB arasında gerilim yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Unite, Tilbury’deki en iyi örgütlenmiş sendika olmasına karşın GMB şirketteki örgütlenme hakkına sahip tek sendika olduğunu ileri sürüyor. Bu tür bir anlaşmazlığın kurallar gereğince İşçi Sendikaları Kongresi (Trades Union Congress/ TUC) tarafından çözülmesi gerekecektir. Hangi sendikayla çalışmak istediğine dair şirketin söyleyecek bir şeyleri olabilir. Polonya’da radikal sendika (anarko sendikalist IP) ile tarihsel olarak ılımlı Solidarnosc arasında yapılan seçimde Amazon IP’yi müzakere dışında bırakmak için Solidarnosc’u tanıdı. Ancak Solidarnosc’un dışlanan sendikayla dayanışma göstererek tek başına müzakereyi reddetmesi nedeniyle bu girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Açıktır ki Amazon tanımayı, önleme stratejisinin bir parçası olarak kullanmayı biliyor. GMB’nin Uber ve Deliveroo ile son “ortaklık’ anlaşmaları göz önünde tutulduğunda sendikal hareketlerde, ilişkili çalışanlardan yetki almadan korkunç anlaşmalar içeren yeni GMB stratejisinin bir başka işçi kolunun güçlü sendikal temsile erişimden yoksun bırakılmak üzere olabileceği endişesine neden olmalıdır.

Üçüncüsü, grevlere öncülük eden işçiler politik hareketin bir parçası olarak iş yeriyle ilgili acil taleplerini ne kadar daha genel sınıf talepleriyle birleştirmeye çalışacaklar? Ateşli politik zamanlardayız: Sosyalist Solun İşçi Parti’sinden daha doğrusu Corbyn sonrası daha geniş bir kamusal alandan temizlenmesi iki yıllık uzun bir moral bozukluğunu harekete geçirmeyi başardı. Fakat hayat pahalılığı krizi de politik hararetteki değişikliğe katkıda bulunuyor gibi. Grev sayısı artıyor ve katılımcıların birçoğu açıkça eylemlerinin ardındaki nedenleri daha geniş bir politik talepler dizisine bağlıyor. Don’t Pay (Ödeme) ve Enough is Enough (Artık Yeter) gibi kampanyalar –nispeten sınırlı taleplerde bulunuyor iken- ilginç yönlere gitme potansiyeline sahiptir.

Üçüncü soruya cevapta, sipariş karşılama merkezi dışındaki politik militanların hakikaten bir etki yaratabileceği görülüyor. Baskıyı artırmak amacıyla eylem yapabilen işçilerle bağlantı kurarak ve destek koalisyonlar yaratarak tabandaki az sayıdaki insan iş yerlerindeki kişilerle ve daha geniş hareket arasında hayati irtibat noktası olabilirler. Fransa’daki sipariş karşılama merkezini kuşatanalan ve Amazon’u ücret artışını kabul etmeye zorlayan Gilets Jaunes gibi destekleyiciler önemli bir role sahiptir. Nispeten politik ayrışma döneminde bu tür küçük girişimler gelecek aylarda daha etkileyici planlara zemin hazırlayabilir.

Çeviren: Nuray Turan

Düzenleyen: Cüneyt Bender



author

Callum Cant (@CallumCant1)

Callum Cant is a researcher and NFB editor.


Subscribe to Notes from Below

Subscribe now to Notes from Below, and get our print issues sent to your front door three times a year. For every subscriber, we’re also able to print a load of free copies to hand out in workplaces, neighbourhoods, prisons and picket lines. Can you subscribe now and support us in spreading Marxist ideas in the workplace?